NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
سَعِيدُ بْنُ
مَنْصُورٍ
حَدَّثَنَا
إِسْمَعِيلُ
بْنُ زَكَرِيَّا
عَنْ
مُطَرِّفٍ
عَنْ بِشْرٍ
أَبِي عَبْدِ
اللَّهِ عَنْ
بَشِيرِ بْنِ
مُسْلِمٍ
عَنْ عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
عَمْرٍو
قَالَ قَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
لَا يَرْكَبُ
الْبَحْرَ إِلَّا
حَاجٌّ أَوْ
مُعْتَمِرٌ
أَوْ غَازٍ
فِي سَبِيلِ
اللَّهِ
فَإِنَّ
تَحْتَ
الْبَحْرِ
نَارًا وَتَحْتَ
النَّارِ
بَحْرًا
Abdullah b. Amr (r.a.), Rasûlullah
(s.a.v.) şöyle buyurdu, demiştir:
"Hacca gidecek veya
umre yapacak olan kimse ile Allah yolunda savaşacak olan kimsenin dışında
hiçbir kimse deniz nakliye araçlarına binemez. Çünkü denizin altında ateş,
ateşin altında da deniz vardır."
İzah:
Kütübi Sitte içinde
sadece Ebû Dâvud rivayet etmiştir.
Bu hadis-i şerif
"Deniz yolundan başka bir yolla hacca gitme imkanı bulunmayan bir kimsenin
haccı terkedebileceğini" söyleyen kimseler aleyhine bir delildir. Çünkü
hadis-i şerif, Allah yolunda cihad edecek ya da hac veya umre yapacak olan
kimselerin bu gayelerine erişebilmek için her halükârda deniz yolculuğu
yapabileceklerini açıkça ifade etmektedir.
Binaenaleyh Hanefi
ulemasından Ebu'l-Leys es-Semerkandî'nin de dediği gibi, hacca gitmek için
deniz yolculuğundan başka çaresi olmayan bir kimseye denizin genellikle
tehlikelerden emin olması halinde deniz yoluyla hacca gitmesi farz olur. Fakat
denizde böyle bir emniyetin bulunmaması halinde ise, o kimse hacca gidip
gitmemekte serbesttir.[bk. el-Azîmâbâdî, Avnü'l-ma'bud, VII, 166.] Zamanımızda
ise deniz yolculuklarının tam bir güven içinde yapıldığı bilinen bir gerçektir.
Hanefi ulemâsından Aynî'nin Ebu Ömer'den naklettiğine göre denizin çalkantılı
olması halinde deniz yoluyla hacca gitmenin vâcib olmadığında görüş birliği
vardır. Hadis ulemâsından Hattabî de bu mevzuda şunları söylemiştir:
"Hacca gitmek
için, deniz yolunu takibetmekten başka bir yolu bulunmayan kimselerin hac
farizasını yerine getirebilmek için deniz yoluyla hacca gitmeleri üzerlerine
farz olur. Hadis-i şeriften anlaşılan mânâ budur. Fıkıh ulemasından pek çok
kimseler de bu görüştedirler. İmam ŞâfİÎ (r.a.) ise, bu görüşe katılmamıştır.
Metinde geçen; "Denizin altında ateş, ateşin altında da deniz vardır"
cümlesi bazılarına göre zahiri mânâsına hamledilerek denizlerin altının
gerçekten ateşle kaplı olduğu ve ateşin altında da yine denizlerin bulunduğu
kabul edilmiştir. Hattâbî ise, bu cümleyi te'vil ederek "bu cümle deniz
yolculuğunun korku ve tehlikelerle dolu olduğunu, deniz yolculuğu yapan
kimselerin helak olma tehlikesiyle her an karşı karşıya bulunduğunu ifade
etmektedir" demiştir. Bugün deniz altı sıcak suları bilinmektedir.
Hafız el-Münziri bu
hadisin senedinde izdırab bulunduğunu çünkü bir başka rivayette bu hadisin Beşir
b. Müslim'e doğrudan doğruya Abdullah b. Amr vasıtasıyla değil de ismi ve
kimliği meçhul bir şahıs tarafından ulaştırıldığını ifade etmektedir. Musannif
Ebu Davud bu hadisin senedinde bulunan ravilerin kimliklerinin meçhul olduğunu
ifade ederken et-Tarihu'I-Kebirde hadisi rivayet eden Buhari ve Hattâbî de
hadisîn senedinin zayıf olduğunu söylemişlerdir.